Kırmızı et tarihin başlangıcından beri insan
beslenmesinin önemli bir parçası olmuştur. Özellikle ülkemizde kırmızı etle
hazırlanan yemekler kültürümüzün çok önemli bir parçasını oluşturur. Kırmızı et
deyince, dana, kuzu ve oğlak eti ilk aklımıza gelen seçenekler olduğu halde
işlenmiş etleri de kırmızı et olarak değerlendirmemiz gerekir.
Önceden çeşitli hazırlanma aşamalarından
geçtikten sonra tüketime hazır olarak karşımıza çıkan et çeşitlerine işlenmiş
et diyoruz. Pastırma, sucuk, salam, sosis gibi şarküteri ürünleri ve
marketlerde pişime hazır satılan fabrikasyon köfte çeşitleri vb ürünleri
işlenmiş et sınıfına sokabiliriz.
Kırmızı et konusunda yıllardır tartışmalar sürer
durur. Önceleri kolesterol ve kalp damar hastalıkları üzerinde olumsuz
etkisinden bahsedilip mümkünse beslenmeden tamamen çıkartılması gerektiğinden
bahsediliyordu. Sonra belli oranda tüketilebileceği söylendi. Son yıllarda ise
kırmızı etin zannedildiği kadar zararlı olmadığı ve korkulmadan
tüketilebileceği üzerine haberler yayınlandı. Hatta ilk çağ insanlarının
beslenme şekli olarak övüldü ve taş devri beslenmesinin her devir için uygun
olduğu söylendi. Uzun lafın kısası yıllar içinde kafa karıştırıcı bir bilmece
haline geldi kırmızı et.
Pek çok beslenme tarzında, alınan protein ve
yağın ana kaynağı olan kırmızı et ile ilgili son yıllarda yapılmış olan ciddi çalışmalar,
kırmızı etin diyabet(şeker hastalığı)(Pan A, 2011), kalp-damar
hastalıkları(Micha R, 2010) ve kanser(Zheng W, 2009) oluşum riskini artırdığını
gösteriyor.
Harvard Üniversitesi, Alman İnsan Beslenmesi
Enstitüsü ve Cleveland Kliniği'nin ortaklaşa yayımladığı bir araştırma ise bu tartışmalara
son noktayı koyacak gibi.
Bu
araştırmada 37.698 erkek ve 83.644 kadın üzerinde 25 yıldan uzun süreli yapılan
iki ayrı çalışmanın verileri toplanarak değerlendiriliyor.
Araştırmada katılanların dana eti, kuzu eti gibi
işlenmemiş etleri ve pastırma, sosis, salam gibi işlenmiş etleri günde
kaç defa ve ne miktarlarda tükettikleri ile geçirdikleri sağlık sorunları
arasındaki ilişki inceleniyor. Bu araştırmada işlenmemiş etin bir porsiyonu 85
gram olarak hesaplanmış. İşlenmiş etlerin 1 porsiyonu ise, pastırma için
(2 dilim) 13 gram, sosis salam gibi diğer işlenmiş etler için (1 parça) 28 gram
olarak değerlendirilmiş. Tüketim sıklığı ise "ayda bir kez ya da hiç"
ile "günde 6 kere ya da daha fazla tüketirim" arasında çeşitlendirilmiş.
Yıllar içinde katılımcıların 23.926'sı çeşitli
nedenlerle hayatlarını kaybetmişler. Bunların 5910'u kalp-damar hastalıkları,
9464'ü ise kanser nedeni ile hayatlarını kaybetmiş.
Araştırmaya göre günlük kırmızı et tüketimleri
yüksek olan (günde 4-5-6 kere ya da daha fazla) kadın ve erkeklerin fiziksel
aktivite seviyelerinin düşük olduğu, sigara içtikleri, alkol tükettikleri ve
beden kitle indekslerinin yüksek olduğu gözlenmiş.
Aynı zamanda daha fazla kırmızı et tüketimi olanlarda
daha fazla enerji alımı gerçekleştiği ancak tahıl, meyve ve sebze tüketiminin düşük
tutulduğu da görülmüş.
İşlem görmemiş ve
işlem görmüş kırmızı et tüketiminin kadın ve erkeklerde kalp-damar
hastalıklarından ve kanserden ölüm riskini artırdığı gözlenmiş. Buna göre günde
1 porsiyon işlenmemiş kırmızı et tüketimi %13, işlenmiş kırmızı et tüketimi %20
oranında ölüm riskini artırıyor.
Günde
tüketilen 1 porsiyon kırmızı et eğer 1 porsiyon, balık, kümes hayvanları,
fındık/badem/ceviz, baklagiller, yağsız süt ürünleri(peynir, yoğurt vb) ya da tam tahıllarla yer değiştirirse ölüm riski
azalıyor. 1 Porsiyon kırmızı et yerine Balık tüketildiğinde %7, kümes
hayvanları tüketildiğinde %14, fındık/badem/ceviz tüketildiğinde %19,
baklagiller tüketildiğinde %10, yağsız süt ürünleri tüketildiğinde %10, tam
tahıllar tüketildiğinde ise %14 oranında
bu hastalıklardan ölüm riski azalıyor.
Araştırmacılara
göre eğer katılımcılar günde yarım porsiyondan az kırmızı et tüketmiş olsalardı
erkeklerin %9,3'ünün kadınların ise %7,6'sının ölümü engellenebilirdi.
Kırmızı
et içinde bulunan ya da yüksek ısıda pişirme nedeni ile oluşan nitrosamide gibi
bazı bileşikler de kansere neden olan etkiler yaratarak barsak kanserlerine
neden olabiliyor.
Sonuç
olarak bu araştırma kırmızı et tüketiminin kadınlarda ve erkeklerde kalp-damar
hastalıklarına ve kansere neden olduğunu ortaya koymanın yanında özellikle
işlenmiş kırmızı etlerin, işlenmemiş kırmızı etlerden daha zararlı olduğunu da
ortaya koyuyor. İşlenmiş kırmızı etlerin daha zararlı olmasının nedeninin kırmızı
etin sahip olduğu doymuş yağlara sahip olmasının yanında sodyum ve nitrat gibi
ek maddeler de içermesi olduğu düşünülüyor.
Kırmızı
et yerine balık, kümes hayvanları, fındık/badem/ceviz, baklagiller, yağsız süt
ürünleri(peynir, yoğurt vb) ya da tam
tahılların tercih edilmesinin ise ölüm riskini azaltacağı belirtiliyor.(Sun Q,
2012)
Tartışma:
İlgili
araştırmada kırmızı etin pişirilme şeklinin sağlık riskleri ile arasındaki
ilişkiye dair yeterli bulgu görülmüyor. Amerikan mutfağında kızartmanın ve kömür
ateşinde pişirmenin sık kullanılan yöntemler olması ve tuzun fazla miktarlarda
tüketiliyor olması kırmızı etten bağımsız olarak sağlık durumunu etkilemiş
olabilir.
Yine
araştırmada kırmızı et tüketimi fazla olanların, aynı zamanda sigara, alkol
tüketimlerinin olduğu, fiziksel hareketliliklerinin az olduğu ve şişman
oldukları belirtilmiş. Kırmızı etten hariç olarak sigara-alkol tüketimi,
hareketsiz yaşam ve fazla kilo başlı başına kalp-damar hastalıkları, kanser ve
kısa yaşam süresi nedenleri olarak biliniyor. Bu özellikteki kişilerin
araştırma sonuçlarına olan yansıması net değil.
Öneriler ve Sonuç:
Her
ne kadar tartışma bölümünde çekincelerimizi belirtmiş olsak da, araştırmada yer
alan, kırmızı et tüketim miktarı azaltıldığında ölüm riskinin de azaldığına
yönelik bilgiler önemlidir.
Bu
nedenle, kırmızı et toplumumuzca sevilerek tüketilen ve kültürümüzün bir
parçası olan bir besin maddesi olmasına ve beslenmemizden tamamen çıkartılması
söz konusu olmamasına rağmen, tüketim miktarları mutlaka bu araştırmada da
belirtildiği gibi günde yarım porsiyonun(40 gramın) altında tutulmalı ve
nadiren tüketilmelidir.
Sağlıklı yaşam için:
- Kırmızı et yerine günlük protein ihtiyacı mutlaka balık, kümes hayvanları, fındık - badem - ceviz, baklagiller, yağsız süt ürünleri (peynir, yoğurt vb) ya da tam tahıllı besinlerden sağlanmalıdır.
- Günlük beslenmede kaliteli karbonhidrat ve lif kaynakları olan meyvelere, sebzelere ve baklagillere yer verilmelidir.
- Rafine edilmiş ürünlerden(beyaz şeker, beyaz un vb) uzak durulmalıdır.
- Omega yağlarından zengin balıklara beslenmede yer verilmelidir.
- Doymuş yağlardan ve trans yağlardan uzak durulmalıdır.
- Kaliteli besinlerin az miktarlarda tüketildiğinde dahi fastfood benzeri içeriklerden çok daha doyurucu ve besleyici olduğu unutulmamalıdır.
Medulla Vita
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder